26 Şubat 2015 Perşembe

CHP: Che Guevara mezarında ters dönmüştür



CHP Sözcüsü, Haluk Koç, Erdoğan'ın Küba'daki fotoğrafına ilişkin, "Che Guevara mezarında ters dönmüştür" ifadesini kullandı.
ANKARA - CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.

Latin Amerika turuna çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Küba ziyaretindeki bir fotoğrafına değinen Koç, "Herhalde Che Guevara onu önünde gördüğünde mezarında ters dönmüştür" diye konuştu.

ABD-Küba yakınlaşmasına Che Guevara’nın kızından destek


ABD ile Küba arasında 53 yıl önce kesilen ilişkilerin yeniden canlanmaya başlaması, Küba Devrimi’nin önderlerinden Che Guevara’nın kızını sevindirdi.
VANCOUVER
ABD ile Küba arasında 53 yıl önce kesilen ilişkilerin yeniden canlanmaya başlaması, Küba Devrimi’nin önderlerinden Che Guevara’nın kızını sevindirdi.
Babasının adına Vancouver’da bu yıl altıncısı düzenlenen ve bugün başlayan Uluslararası Che Guevara Konferansı’na katılmak üzere Kanada’ya gelen Dr. Aleida Guevara, Küba ile ABD’nin yakınlaşmasını sevindirici bulduğunu söyledi.
Tercümanı aracılığıyla gazetecilere konuşan Aleida Guevara, "Olanların üzerinden çok zaman geçti. Babam sağ olsaydı, görüşmelere açık olurdu'' dedi.
Kendisi için önemli olanın, saygı, dayanışma ve dostluk olduğunu söyleyen Aleida Guevara, bunun iki ülke arasındaki ilişkilerde ana çizgi olmasını istedi. Babasının, "ABD insanlığın en büyük düşmanıdır" sözünün hatırlatılması üzerine Aleida Guevara, "İnanıyorum ki babam sağ olsaydı, görüşmelere açık olurdu" diye konuştu.
ABD’nin, Küba halkının kimliğine saygı duymadan, kaynaklarını yağmalamak istediği için düşmanları olduğunu ifade eden Aleida Guevara, "İki ülke arasında ticari ilişkiler nasılsa olur ama saygı ve eşitlik olmadan asla sağlıklı bir ilişki kurulamaz. ABD, kimliğime saygı duymak zorundadır" dedi.
Dr. Aleida Guevara, 6. Uluslararası Che Guevara Konferansı’nda Pazar günü yapacağı konuşmanın ardından Küba'ya dönecek.

22 Şubat 2015 Pazar

Yeni Devrimci Sözleri - en güzel Devrim Sözleri - Filozofların Devrim Sözleri

Devlet derim ona, herkesin ağı içtiği yere, iyilerin ve kötülerin; devlet, herkesin kendini yitirdiği yer. (nietzsche)

ya onurlu bir bakış yada görkemli bir direniş

“…Bizim her eylemimiz emperyalizme karşı bir savaş çağrısı ve insanlığın düşmanı ABD’ye karşı halkların birliği için savaş marşıdır…” Ernesto Che Guevara

“…Fethetmek zorunda olduğu sadece yeni bir dünya değildi, yeni dünya ile boy ölçüşebilecek olan insanlara kendisini feda etmesi gerekmektedir…” Fransa’da sınıf mücadeleleri / Karl Marx

“…Çok az olmamız felaket değil, milyonlar bizimle olacak…” Lenin

“…Zor olan başarılır, imkansız olan vakit alır…” Lenin

“…Yalan dört nala gider, gerçek adım adım yürür.
Fakat gene de vaktinde yetişir…” Norveç Atasözü

“…Mazlumun dostu, zalimlerin düşmanı olunuz…” Hz. Ali

“…Mümkünün son sınırlarına, imkansızı elde etmek için çabalayanlar ulaşabilir ancak.Gerçekleşmiş imkanlar, zorlanmış imkansızlıkların sonucudur…” Karl Liebknecht

“…Gerçek devrimciyi yöneten büyük aşk duygularıdır…” Ernesto Che Guevara

“…Satılmışlığı n, kahbeliğin, riyakarlığın, adiliğin ve her çeşit yabancılaşmanın karışımı olan karanlık denizin ortasında, güneşi batmayan bir
Ada
Ben ne şuralıyım ne buralı
Adalıyım Adalı
Adam ormanlıktır
Dostluk, yoldaşlık, mertlik ormanı
Bütün Adamı kaplar
Erdemin güneşi yirmidört saat aydınlatır Adamı
Biz Ada sakinleri bilmeyiz karanlığı…” Mahir Çayan

“…Onların bugün büyük görünen güçleri ve imkanları bizlere vız gelir.Onlar bir avuç biz ise milyonlarız.Kaybedec eğimiz hiçbirşey yoktur ama kazanacağımız koca bir dünya vardır…” Mahir Çayan

“Filozoflar dünyayı yalnızca değişik biçimlerde yorumladılar, oysa asıl sorun onu değiştirmektir.”

Karl Marx

Bir kutupta servet birikimi, diğer kutupta, yani kendi emeğinin ürününü sermaye şeklinde üreten sınıfın tarafında, sefaletin, yorgunluk ve bezginliğin, köleliğin, cahilliğin, zalimliğin, aklî yozlaşmanın birikimi aynı anda olur”

Karl Marx

“..insan ..dışındaki dünyayı değiştirerek, o (insan-emekçi) ayni zamanda kendi doğasını da değiştirir.””

Karl Marx

”Zor, yeni bir topluma gebe her eski toplumun ebesidir”

Din, baskı altındaki ezilen yaratığın iç çekişidir, kalpsiz dünyanın kalbidir, ruhsuz durumun ruhu olduğu gibi halkın da afyonudur.

Karl Max

“Dünyadaki her şey hareket halindedir…
Yaşam değişir, üretici güçler büyür,
eski ilişkiler çöker.”

Karl Marx

“İnsanların varlığını belirleyen şey,
onların bilinçleri değildir; tam tersine,
onların bilincini belirleyen, toplumsal varlıklarıdır.”

Karl Marx

“Yeni üretici güçler sağlamak için insanlar, kendi üretim biçimlerini değiştirirler; kendi üretim biçimlerini değiştirmek, yaşamlarını kazanma yollarını değiştirmek için de, bütün toplumsal ilişkilerini değiştirirler. El değirmeni size feodal beyli toplumu verir; buharlı değirmen ise, sınaî kapitalistli toplumu.”

(Karl Marks, Felsefenin Sefaleti )

“Bugün sömürge ve yarı-sömürge ülkelerin solu içerisinde ideolojik mücadele, en son tahlilde, … uzun, dolambaçlı bir halk savaşıyla, zafere erişebileceğini savunanlarla, şehirlerde düşmanın çizdiği sınırlar içinde ‘legalite uğruna’ mücadele ederek kendi öz gücünün dışındaki güçlere bel bağlayanlar arasında cereyan etmektedir.”

( Mahir Çayan )

Çark dönmesine devam edecek; cuntalar birbirini takip edecektir. Kimileri “*******çü, laik” kimileri “reformcu” diye lanse edilecek, yurtsever aydınlar her defasında yeni bir umutla yeni gelenlere bel bağlayacak, sonra yanıldıklarını anlayacaklar, tekrar bir “ilerici” atılım olmasını bekleyeceklerdir.

Emperyalizmin işgali altındaki ülkelerde bu çark hep böyle döner. Ülkemizde de parçalanana kadar bu çark hep böyle dönecektir.
(1971, Mahir Çayan)

Biz Marksizmi entellektüel gevezelik ve dünya devrimci hareketinin trafik polisliğini yapmak için okuyup öğrenmiyoruz. Biz dünyayı değiştirmek için, dünyanın Türkiye’sinde devrim yapmak için Marksizmi öğreniyoruz!”

Mahir Çayan

Bu mücadele sınıflar mücadelesidir. Burada el titremesine, tereddüte ve kararsızlığa yer yoktur. Sınıflar mücadelesinde proletarya yoldaşlığının dışında feodal ve ataerkil ilişkilere yer yoktur.”

Mahir Çayan

“Örgütü, örgüt yapan, onu kitlelere tanıtan, programlar veya yaldızlı laflar değil, devrimci eylemdir.”

Mahir Çayan

Egemen sınıflar, sağlıklarında büyük devrimcileri ardı arkası gelmez kıyıcılıklarla ödüllendirirler; öğretilerini, en vahşi düşmanlık, en koyu kin, en taşkın yalan ve karaçalma kampanyalarıyla karşılarlar. Ölümlerinden sonra, büyük devrimcileri zararsiz ikonlar durumuna getirmeye, söz uygun düşerse, azizleştirmeye, ezilen sınıfları “teselli etmek” ve onları aldatmak için adlarını bir ayla (hâle) ile süslemeye çalışırlar. Böylelikle, devrimci öğretileri içeriğinden yoksunlaştırılır, değerden düşürülür ve devrimci keskinliği giderilir. Burjuvazi ve işçi hareketi oportünistleri, bugün işte marksizmi “evcilleştirme” biçimi üzerinde birleşiyorlar. Ögretinin devrimci yanı ve devrimci ruhu unutuluyor, siliniyor ve değiştiriliyor. Burjuvazi için kabul edilebilir ya da öyle görünen şeyler, ön plana çıkarılıyor ve övülüyor.

Lenin

“Eğer bir toplumda, devrim ve toplumsal değişim için koşullar olgunlaşmışsa, ama bu toplumsal değişimi gerçekleştirecek bir güç yoksa, o toplum için için çürümeye başlar.”

(Lenin)

“Herhangi bir örgütün karakterini doğal ve kaçınılmaz olarak tayin eden şey, o örgütün eyleminin muhtevasıdır.”

(Lenin)

“Parlamenter eylem bazı kişilere -Marksist geçinen bazı kişilere- uşaklık ünvanını, bazı kişilere de sürgün ve ağır hapis cezaları kazandırır”.

Lenin

“Bütün ülkelerde onlarca yıllık deneyimin gösterdiği gibi küçük burjuvazi(…) işçilerin ilk yenilgisinde ya da yarı yenilgisinde paniğe kapılır, aklını kaybedrer, sağa sola atılır”

Lenin

”İnsan gerçek dostlarını felaket anında tanır. Yenilgi yılları, iyi bir okuldur.”
Lenin

”Çok öğretici ve çok gülünç bir görünüm ile karşı karşıyayız. Burjuva liberal fahişeler, devrim çarşafıyla örtünmeye çalışıyorlar”

Lenin

“Baylar, korkunuzu, telaşınızı anlıyoruz. Bugün otlandığınız toprakları, fabrikaları madenleri korumak için her türlü vahşete hazırsınız. Ama bilmelisiniz ki, korkunun ecele faydası yoktur ve hiçbir vahşet bizi haklı davamızdan caydıramayacaktır. Sizi, kendi yarattığınız sosyal-siyasal çelişmeler içinde, döktüğünüz ve dökeceğiniz kanlar içinde boğacağız. Bizim ülkemize dönme hem de zaferle dönme umudumuz ve güvenimiz vardır. Ama sizler bir gün kaçacak ve bir daha dönemeyeceksiniz. Beyaz Ruslar’a bakın , Kral Faruk’a, Şah’a, Somoza’ya bakın ve halkın geleceğini görün.”

Yılmaz Güney

“Biz hep gurbet türküleri söylemek istemiyoruz. Dağlarımız, ovalarımız, ırmaklarımız bizi bekliyor… Bir köle olarak yaşamaktansa bir özgürlük savaşçısı olarak ölmeyi tercih ederim…

Yılmaz Güney

arkadaşlar!
dışarda bir şeyler oluyor farkında mısınız?
uykuda olanları sarsın, uyandırın. herkese söyleyin, yakında ışıklar kesilebilir.
karanlıkta ne yapacaksınız?

Yılmaz Güney…

‘’sorunun esası şudur: Ya devrim yolunu seçeceğiz… ya da, bu düzenin baskılarına, haksızlıklarına boyun eğerek, şu ya da bu biçimde teslim olarak yaşamayı seçeceğiz. bu çeşit bir seçiş, yok olmanın bir biçimidir.”

Yılmaz Güney

Herşeye rağmen düşmana inat yaşayacağız.Yarın bizim çünkü… Biz öleceğiz ama çocuklarımız bırakacağımız mirasi taşıyacaklar yüreklerinde… Ve onların yürekleri bizim altında ezildiğimiz korkuları taşımayacak……..

Yılmaz Güney

“Yarısını yedikten sonra elmizde bütün bir elma kalamayacağı gibi, çelişik taraflardan biri olmadan diğeri de olamaz”

Engels

”Önce siz ateş edin mösyö burjuvazi”

Engels

”Köle ancak bir kez satılır, proleter ise kendisini günbegün, saatbesaat satmak zorundadır.”

Engels

“Modern devlet, biçimi ne olursa olsun, özü itibarıyla kapitalist bir makinedir, kapitalistlerin devletidir, toplam ulusal sermayenin ideal kişileşmesidir. Üretici güçleri ne kadar çok kendi mülkiyetine geçirirse, o kadar çok gerçek kolektif kapitalist durumuna gelir, yurttaşları o kadar çok sömürür. İşçiler ücretli işçi, proleter olarak kalırlar. Kapitalist ilişki ortadan kaldırılmaz, bilakis doruğuna tırmandırılır.”

Engels

”Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin… savaş sloganlarımız kulaktan kulağa yayılacaksa ve silahlarımız elden ele geçecekse ve başkaları mitralyöz sesleriyle,
savaş ve zafer naralarıyla cenazelerimize ağıt yakacaklarsa ölüm hoş geldi, safa geldi…”

CHE

“Cinayete tanıklık edince tarafsız olamazsın. Durdurmak istemezsen taraf tutmuş olursun”

Lenin

“Eğer bir toplumda, devrim ve toplumsal değişim için koşullar olgunlaşmışsa, ama bu toplumsal değişimi gerçekleştirecek bir güç yoksa, o toplum için için çürümeye başlar.”

Bizde Bilirdik Sevgiliye Karanfil Almasini Lakin Ac Idik Yedik Karanfİl Parasini…yilmaz Guney…

Küba devriminin kazandırdıkları

Küba sokaklarında, “Devrim ne kazandırdı?” sorusuna verilen ortak yanıt “Küba halkına kimlik kazandırdığı...” Küba’da okuma-yazma oranı yüzde 100’e ulaştı... Her köye bir okul ve bir sağlık ocağı kuruldu... Küba’da evsiz ve işsiz kimse yoktur. Açlıktan ölen de yoktur...




Havana-MexIco CIty

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Latin Amerika gezisinin son durağı Meksika’nın başkenti Mexico City’ye gece yarısı ulaştık.
Havana’nın 55 yıllık sosyalist yapısının hafiften sallanmaya başladığı görüntüleri geride bırakırken Mexico City’de gelişmeye çalışan ve kapitalist modernitenin peşinden koşan ülkelere özgü görüntüyle karşılaştık.
Yeni yükselmeye başlayan gökdelenleri, ışık oyunlarıyla dikkati çeken AVM’leri, yoğun trafiği, Amerikan ve Japon yapımı cipleri, hızla koşturan insanlarıyla İstanbulvari büyüklükteki Mexico City’yi gördük.
Geride bıraktığımız Havana ile ilgili izlenimlerimize devam edelim.
Kübalı kimlik kazandı  
Küba sokaklarında, “Devrim ne kazandırdı?” sorusuna verilen ortak yanıt şöyle özetlenebilir:
“Devrim, Batista’nın aşağıladığı başta köylüler olmak üzere tüm Küba halkına kimlik ve kişilik kazandırdı. Kübalı olmak, tüm zor koşullara rağmen bir övünç kaynağı oldu. Fidel Castro’nun ABD’ye kafa tutması, terörist devlet ilan etmesi, Küba’yı işgal girişimlerini savaşarak başarıyla püskürtmesi, Kübalı gençlerin hâlâ en önemli gurur kaynağıdır. Batista’nın Amerikalılara, mafya babalarına, feodal ağalara, ABD işbirlikçilerine peşkeş çektiği bütün arazilere ve yapılara el koyup halka dağıtması devrimin ilk icraatıydı. Ondan beri ağır bir ambargo altında olmasına rağmen Küba’da okuma-yazma oranı yüzde 100’e ulaştı. Her köye bir okul ve bir sağlık ocağı kuruldu, en az bir öğretmen, bir doktor ve bir hemşire gönderildi. Küba’da evsiz kimse yoktur. İşsiz kimse yoktur. Açlıktan ölen de yoktur. Dünyada çocuk ölümlerinin en az olduğu ülke Küba’dır. Kişi başına en fazla doktorun düştüğü ülke de Küba’dır. Eğitim, sağlık hizmetleri bedavadır.”
Mahalle meclisleri
Küba devriminin 1968 kuşağı başta olmak üzere dünya soluna simge olmuş Che Guevara ve Fidel Castro figürlerinin hâlâ canlılığını koruduğu Küba sisteminde siyaset, “mahalle meclislerinde” başlıyor.
Komünist Parti’ye ve “mahalle meclisine” girmeden önce gençlerin “gönüllü” hizmetlere katılması siyasete girmenin ilk koşulu.
“Gönüllü sosyalist gençlik”, okul zamanı dışında köylere gitmek, okuma-yazma öğretmek, ilkyardım dersleri vermek, köylülerin şikâyetlerini toplayıp Komünist Parti’ye iletmekle siyasete giriş yapıyor.
Bu, Küba Devrimi’nin 55 yıldır sürdürdüğü bir çalışma tarzı.
Gençler, bu aşamadan geçtikten sonra isterlerse Komünist Parti’ye üye olmak için başvuruyorlar. Üyelikleri kabul edildikten sonra ilk hedef, yaşadıkları yerde mahalle meclisine seçilmek oluyor.
Gönüllü çalışmaları yeterli görülürse, partiye üye kabul ediliyorlar.
Mahalle meclisinde ise birkaç apartmanlık nüfusun her derdinden sorumlu oluyorlar. Çocukların okula gönderilmesi, yaşlıların hastaneye taşınması, mahallenin temizliği ve güvenliği onlardan soruluyor. Üyelikten sonraki hedefleri ise CDR denilen mahalle meclisi başkanlığına seçilmek.
Bu, Türkiye’deki sistemde, muhtarlığa denk geliyor.
Başkanlıktaki çalışmalar, sorumluluk alanındaki vatandaşlar tarafından başarılı bulunursa, bir sonraki aşama ilçe meclisi üyeliğine ve sonrasında başkanlığına seçilmek.
Arkasından il meclisi ve il meclis başkanlığı geliyor.
Küba’da, bu aşamalarda en az 20 yılınızı başarıyla geçirdikten sonra Küba parlamentosuna milletvekili olarak seçilebiliyorsunuz.
Devlet başkanını ise bu aşamalardan geçilerek oluşmuş Meclis seçiyor.
Küba’daki siyasal sistem ve hizmet anlayışı hâlâ bu şekilde işliyor. Küba’nın tek partisi olan Küba Komünist Partisi 55 yıldır böyle çalışıyor.
Karne uygulaması
Ambargo altındaki Küba’da tıpkı Sovyetler’de görüldüğü gibi bazı ürünlerin alımında karne uygulaması da devam ediyor. Zaman zaman bazı alışveriş merkezlerinin önünde kuyruklar görülüyor. Hangi malın üretimi kısıtlıysa, Komünist Parti, vatandaşlara karne yoluyla belli miktarda ürün alma hakkı veriyor. Bu bazen bakliyatta, bazen ekmekte, bazen giysilerde olabiliyor. Halkın kuyrukta mal almaktan şikâyetçi olup olmadığına ilişkin sorumuza sokaktakiler müstehzi bir yanıt veriyorlar: “Biz ona kuyruk değil, sosyalleşme fırsatı diyoruz.”
Sol için Küba dersleri
Çin’in kendine özgü yapısı bir kenara bırakılırsa sosyalizmin son kalesi konumundaki Küba’da durum, dünya solunun liderleri ve düşünürleri için dersler çıkarılması gereken bir laboratuvar olarak görülebilir.
Sovyetler’in yıkılmasından sonra 25 yıl ayakta kalabilmesine rağmen kapitalist modernite zincirine Küba’nın da bağlanmaya yüz tuttuğu söylenebilir.
Komünist tek parti yönetimlerinin sunduğu seçeneksiz sistem Sovyetler Birliği’nde görüldüğü gibi tıkanmaya yüz tutmuş durumda.
Bu noktaya gelmiş diğer ülkeler gibi kapitalist üretim ilişkilerine, özel mülkiyete, özelleştirmeye, sistemin kanıksadığı ve cazip kıldığı üretim ve tüketim çılgınlığına doğru yöneliş karşısında dünya solunun henüz geliştirebildiği ve uygulamaya geçirebildiği bir alternatif yok.
Kapitalist evrimin ve kapitalist sistemin dengesiz ve zorlu yaşam koşuşturması dayatmasına karşılık sosyalist ve kapitalist düzenlerin üçüncü bir seçeneği henüz ortalıkta görünmüyor.
Dünya solu yine, “mahalle meclisleri” modeli üzerinden, devlet baskısının olmadığı, yerel-özerk yönetimlerin bir çözüm olabileceği üzerinde duruyor.
Yeniden Bakunin’in anarşizminden model çıkarma çalışmaları gündemde.
Katı devlet yapısına dönüşmemiş, halkın kendi meclislerinde kendi sorunlarına çözüm ürettiği, karar mekanizmasını oluşturduğu; teknolojiden uzak, doğayla uyumlu, çevreci, kapitalizmin uydurduğu ihtiyaçlara sırt çeviren, kapitalist modernitenin alt ve üst yapısından uzak duran bir model tartışılıyor.
Kent yaşamına, sonu gelmeyen teknoloji bağımlısı yaşama tepki göstererek kırsal kesimde, bozulmamış küçük sahil kasabalarında, “komünal” yaşam biçimleri oluşturan aydınların yeni ideoloji tartışmaları bütün dünyada ilgiyle izleniyor. Yerel-özerk yönetimlerden ilkel toplum yaşam tarzına kadar birçok seçenek üzerinde derin tartışmalar yapılıyor. Ancak henüz bir model oluşturulabilmiş değil.
Son sosyalist ülke Küba’nın kapitalizm potasına doğru fırlatıldığı bugünlerde dünya solu yerleşik yaşam öncesi eşitlik arayışı dahil olmak üzere beyin fırtınalarını sürdürüyor.
Üçüncü seçenek henüz ufukta yok.

Devrim Meydanı’nda üç portre var: Che, Marks ve Jose Marti. Devrimin üç kahramanı diye anılıyor. Fidel Castro ise “Ben yaşarken heykelimi yapmayın öldükten sonra halkım isterse yapar” diyor.